15 Ocak 2010 Cuma

Real Men Have Long Hair!




''Öğrenci misin sen?'' diye sordu.''Evet'' dedim.''Ne okuyosun?''dedi ''Grafik'' dedim. ''Dört senelik mi?'' dedi ''Evet'' dedim. Her ''Dört senelik mi?'' sorusunu duyduğum anda yaptığım gibi yine bi duruldum... Uzaklara daldım. Memleketin durumunu düşündüm. ''Neden'' diye sordum kendime. ''Neden bu soru sorulur?'' dünya üzerinde bir çok meslek varken ''Ne okuyorsun?'' diye sorulduğunda eğitim, mühendislik, tıp, hukuk şıklarından biriyle cevapladığımızda ''he iyi'' deniliyo da, bunların dışında bi cevap verdiğimizde ''dört senelik mi bu?'' diye soruluyo?
Memlekette sadece mühendisler, doktorlar, öğretmenler ve avukatlar mı ciddiye alınıyor? Diğerleri çok mu basit de 2 senede bitecek şekilde ayarlanmış?... Ben tüm bunları düşünürken ''çay ister misin?'' diye sordu. Bir çılgınlık yapıp ''evet'' dedim. Şimdi burda bir parantez açmak istiyorum. Normal yaşamımda çaymış, kahveymiş vs. içen bir insan diilim. Binde bir olur içerim. Onun dışında meyve suyu-kola şeklinde takılırım. Bilindiği üzere çay-kahve de ortam içeceğidir.Kantinlerde, evlerde, iş yerlerinde toplu şekilde içilen bu sıvı ürünler muhabbeti arttırır. Şimdi böyle durumlarda ben elimde meyve suyu ya da kolayla dururken misafirliğe giden çocuk konumunda oluyorum. ''O çay içmez ablası... Varsa sen ona meşrubat ver...'' Belki de bazen ciddiye alınmama nedenim budur. Dışardan bakınca elinde karışık cappy meyve suyuyla ''art noveau, imgesel, steampunk akımı, minimalizm, varoluşçuluk'' şeklinde konuşan birini ben de siklemezdim zaar...İsterse evrenin sırrını anlatsın... Ben şimdi bu tipte bi insanken tanımadığım bi insanın misafirperverlik gereği çay ikram etmesi beni paniğe sürükler. Elim ayağıma dolanır. İşte bu kaos ortamında ağzımdan o dört harfli kelime çıktı ve akabinde plastik bardakta çay geldi. Gayet samimiyetsiz... Çay geldikten sonra ara verdi. Dışarıya çıktı, sigarasını yaktı. Ben ise o koltuğa mahkum şekilde oturmaktaydım. Bana bunca zamandır eşlik etmiş, her gittiğim yere yanımda gelmiş saçlarım şimdi kesik halde, boynumu ölümüne sıkan önlüğün üzerinde boynu bükük duruyorlardı. Yerdekiler ise bir yığın oluşturmuşlardı. Kıvırcık şekilde oluşan bu saç yığınına arsız arsız gülen çırakların bu sefer olmaması sevindiriciydi. Ben bu buruk sevinci yaşarken televizyonda tabii ki de kral tv açıktı. Mustafa Ceceli o haftaki Top 10 listesinin 4 numarasında sevgisinin sonsuzluğunu, herşeye rağmen seveceğini hoş ezgilerle ifade ediyordu. Diğer berberler de kurbanlarıyla muhabbet ediyor, çırakları da yanlarında bekliyordu. Ne çırak ne de müşteri olduğunu anlayamadığımız, içeri gelen herkesi tanıyan berber salonu genci de yerinde oturup cep telefonuyla haşır neşir oluyordu. Ben saçları yarı kesik durumda, kesilmeyi bekleyen kurbanlar gibi oturduğum yerden dışardaki ustanın sigara içişini izliyordum. Yüzümü az çevirdiğimde karşımda duracak fonex jöleler, daft saç spreyleri, birtakım waxlar ve hiç kullanılmayan, artistik olsun diye duran pahalı şampuanlar ve deodorantlar beni bekliyor olacaktı. O yüzden ben de ustayı izlemeyi tercih ettim. Sigarasını bitirdi, zaten bitmesine çok az bişe kalmış olan işine tekrar döndü. Ben zaten buruk bir sevinç yaşıyordum, daha bi buruk sevinç yaşadım bu gelince... Biraz fazla oyalanarak enseyi temizledi, bir iki şov yaparak kırıkları aldı. '' Şampuanlayım mı?'' dedi ''Şampuanla'' dedim. ''Jöleleyim mi?'' dedi, ''yok'' dedim. Canavara dönüşmek istemiyordum. Bu jöleleseydi işi bittikten sonra içgüdüsel olarak gidip bir gömlek alırdım, böğrü açardım altıma da kot çekerdim. Bu kombinasyonu gümüş kolyeyle süsleyip elimde cep telefonuyla yürürdüm. Böyle olmasını istemiyordum. Ayağa kalktım çırağı paltomu getirdi.kendisi giydirmeye çalıştı ama elinden alıp kendim giydim. ''Ne kadar?'' dedim ''ON ÜÇ MİLYON ABİCİM'' dedi, verdim çıktım...Parayı...

Artık kendimi çıplak hissediyordum. Sanki tüm gücüm gitmişti... İşte asıl yazım da burda başlıyor. İnternette okuduğum bir yazı vardı. ''REAL MAN HAVE LONG HAIR...'' Şimdi bunu söyleyince kimse sanmasın ki ben herkes uzun saçla dolaşsın istiyorum. Açık pencerenin rüzgarında tatlı tatlı uçuşan saçlara sahip göbek ve bıyık sahibi bir şöför görmek, kısa saçlı haline göre daha bi itici görünür, bunun farkındayım. Hatta açık konuşiim ben zaten kendim bizzat saçlarımı kestirmenin iyi olacağını da düşünüyordum. Kestirmeden önce bi süredir kafamda şekil şemal dolaşıyordu. Uzun zamandır saçlarımı çok kısaltmadığımdan o şeklimi unutmuştum. Değişiklik iyi olur düşüncesi, saçımın zaten kontrolden çıkıp bayaa bi kabarması ve kızarkadaşımın ölüm tehditleri bir bütün oluşturarak uygulamaya koyulmamı sağladı. Saçlarımı bayaa kısalttım kısaltmasına da ya alışık olmadığımdan ya da berberin kendisine uyuz olduğumdan pek yeni şekline alışamadım.Bir yandan da başta dediğim gibi kendimi bi çıplak hissediyordum. Galiba harbiden bu saç mevzusunun erkeklikle ilişkisi var. Hatta bu 'hair' dedikleri şey, 'facial hair' i de içeriyor diye düşünüyorum. Şimdi bu yazıyı okuyan kısa saçlı, sakalsız, bıyıksız (heheh pis köseler) insanlar çıkıp ''Kardeşim sen nasıl konuşuyosun, biz erkek diilmiyiz lan?'' şeklinde çıkış yapabilirler. Ama o parlak suratlarıyla yaptıkları çıkışı afedersiniz ama ben sikime takmam. Hiç ürkütücü diilsiniz doğrusu...Hahahah şaka lan şaka, kızmayın... Şimdi kimse alınsın istemiyorum ama günümüzde kısa saçlılık ''modern'' diye tabir edilse de kanımca bu ortaçağdaki pis avrupalıların bit, kene gibi şeyleri yaymaması için başvurduğu bi yöntem. Hatta dikkat ediniz, o dönemlerde tüm erkekler kafasında perukla ortada dolanıyor. Neden? Pis saçları görünmesin diye... Tabii bu benim tahminim. Gerçek de olabilir. Hatta durun bi lan... Araştırayım... Aha... Yeminle haklıyım! Kuran çarpsın bilgim yoktu ama haklıymışım... Aha: http://tr.wikipedia.org/wiki/Peruk

Bu saç kesimi ve peruk olayından önce erkekler nasıldı? Hep uzun saçlılardı dimi? Tarihin başından beri böyleydi. O halde kısa saç, erkekliği temsil eden bir olgu değil. Sonradan ortaya çıkmış bişe... Ortaçağda millet bitlendi, sonra modern ayağına bu olay devam etti ve günümüzde metroseksüelliğe kadar uzandı. Şimdi burda şunu söyleyim, tamam erkeğiz ama maymun değiliz. Elbette ki bakım yapacağız. Tamam, kaş alma olayını da kabul ediyorum, el kremiydi, vücut kremiydi, bronzlaştırıcıydı hepsine he diyorum. Ağda olayını da kabul ediyorum ki, yiyorsa etmeyeyim. Erkeklik taslamasın kimse. Bi kıl dönmesi ameliyatına bakar. Bununla ilgili şurda gayet ibretlik bir öykü var zaten. Karşı olduğum olay şu, sen kısa saçla erkeklik taslayıp uzun saçlı adama ''Ahı...ahı...karı gibi uzatmış saçları.'' dersen asıl öküzlüğü sen yapmış olursun. Demin de dediğim gibi, kısa saçlılık erkekliği temsil etmiyor. Hatta bir adım daha ileri gidiyorum diyorum ki, durum tam tersi... Erkek adam saçlı, bıyıklı ve sakallıdır. Üçü birarada olmasa bile en azından birine sahip olmalı diye düşünüyorum. Bunlara sahip olmayan erkek, kendisi farketmese de erkeklik duygusunun birazını yitirmiştir. (Korkmayın ama...Hepsi diil)

Buraya kadar kendi fikirlerimi saydım hep. Çıkıp da ''Kardeşim vit vit ötüp durdun, biraz daha derine in!'' derseniz size bir liste sunmam yeterli olur. Tarihte yer etmiş erkeklere bir bakalım, müzik aleminden kimler var? Jimmy Page, David Gilmour, Ozzy Osbourne, Michael Jackson, Lemmy Kilmister, Jimi Hendrix, John Lennon, Jim Morrison, Fredy Mercury, Tomy Iomni, Frank Zappa, Slash, Kurt Cobain, Steve Harris, Beethoven, Carlos Santana, Steve Vai, ZZ Top elemanları, Bob Marley, Bob Dylan, Kirk Hammet, James Hetfield, Willie Nelson, David Bowie, Glenn Danzig, Axl Rose, Brian May... Hepsi müzik tarihini önemli ölçüde etkilemiş sağlam insanlar dimi? Hepsi uzun saça ve/veya bıyığa sahiptiler. Bu sadece müzik aleminden insanlar. Resim sanatını icra etmiş insanlara bakalım: Van Gogh, Andy Warhol, Leonardo Da Vinci, Georges Seurat, Michelangelo, Salvador Dali, Delacroix... Felsefe: Thales, Platon, Aristotales, Descartes, Demokritos, Anaksagoras, Farabi, Mevlana, Nietzsche, Pisagor, Karl Marx... Bu bir ton devam ediyor... Önemli Liderler: Büyük İskender, Hannibal, Hitler, Cengiz Han, Fatih Sultan Mehmet, Abraham Lincoln, Lenin, Stalin, Che Guevara ve bir süre bıyık bırakmış olan Mustafa Kemal Atatürk...Hepsi, hepsi bıyıklı saçlı insanlardı. Bütün peygamberlerin uzun saçı ve sakalı vardı. Tüm din adamlarında da durum aynı... Mitolojik tanrılardan bahsetmiyorum bile...Bu sayılanlar arasında kısa saça ve traşlı yüze sahip olanların sayısı çok ender. Öyleyse kısa saçlı bir erkek çıkıp da saçından dolayı erkeklik taslamasın. Bu dünya uzun saçlı erkekler tarafından yönetilmiş, ''jöle vuriim mi abi?'' diye soran berberler tarafından diil... Zaten çayını da içmedim bile....

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Sana ne kadar katılsam azdır... Uzun saç rulez...

*Dış ses: sen konuşma lan 1 seneye kalmaz askersin.
*- Pardon abi.

Nesnel İleti dedi ki...

bizim bi arkadaşın yanından geçen çakallar "şuna bah karı gibi sakal bırahmış emülüm" demişler. uzun saçlıya laf atmada en tepe noktanın bu olduğunu düşünüyorum eheh.. arkadaş da ilk çizimdekinin top sakallı hali.

murthy dedi ki...

o çakalların ailesindeki kadınların gen dizilişini merak etmekteyim.Kızlar ayrı erkekler ayrı sakal uzatıo olmalı ki birbirine girmesin.

FeNoktaYe dedi ki...

karı gibi saç uzatmış diyen adam cahildir aldırmayınız siklemeyiniz. siktir ediniz.